‘ABD’nin abluka politikasının Küba’ya şimdiye kadar maliyeti 160 milyar dolar’
ABD’nin BM Genel Kurulu’nun açık çağrılarına rağmen 64 yıllık ambargolardan vazgeçmediği, en büyük takıntılarından birisi olan Küba devrimine karşı bir kez daha ‘kapitalist renkli devrim’ senaryoları gündeme taşındı. Antonio Guiteras termoelektrik santralindeki bakım çalışmalarının yol açtığı elektrik kesintileri iki kentte tepkilere yol acırken, sosyal medyada ‘Küba’nın özgürlük için ayaklandığı’ iddiaları ortalığı kapladı. Küba’daki ABD Büyükelçiliği hükümeti ‘protestocuların insan haklarına saygı duymaya ve Küba halkının meşru ihtiyaçlarını karşılamaya çağırıyoruz’ diye paylaşımda bulundu.
Küba Devlet Başkanı Diaz Canel, ABD’nin durumu etkileme girişimini eleştirirken, “ABD hükümetine karşı sorumlu olmak zorunda değiliz… ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüleri bizim için hiçbir şey ifade etmiyor… rapor verme yükümlülüğümüz yok” diye tepki gösterdi. Diaz Canel, Biden yönetiminin hegemonya tesisi için Küba’da yeni sömürgeci ve neoliberal restorasyon platformunu uygulamaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını belirtti. Küba makamları ABD Büyükelçisi Benjamin Ziff’i Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı.
ABD hükümetinin ambargo politikasının açıkça toplamsal huzursuzluk ve hükümetin devrilmesini sağlamayı içerirken, ABD Dışişleri sözcüsü Vedant Patel protestolarla alakaları olmadığını savundu. Küba Dışişleri Bakanı ABD hükümetine ‘Küba halkı için endişeleniyorsanız neden ambargoyu kaldırmıyorsunuz’ sorusunu yöneltti. Amerikalı siyasetçi Marco Rubio ise ‘Küba’ya gıda ambargosu uygulanmadığını’ öne sürdü. Sosyal medyadan
kendisine BM Genel Kurulu’nun sonuncusu geçen yıl kasım ayında olak üzere ABD’ye yaptığı ‘gıda, yakıt ve ilaç kıtlığı nedeniyle onlarca yıldır uyguladığı ticaret ambargosunu sona erdirmesi’ çağrısı anımsatıldı.
Küba’daki gelişmeleri en son şubat ortasında ülkeyi ziyaret eden eski Küba Dostluk Derneği Başkanı, gazeteci yazar Yiğit Günay ile konuştuk.
‘20 saat kadar elektrik kesintisi yaşandı 2021’deki gibi yayılmadı’
Yiğit Günay’a göre, en son 2021 yılında pandemiden kaynaklı protesto gösterilerinin yaşandığı Küba’da bu kez enerji arzındaki sorun kaynaklı tepkiler söz konusu. Küba’nın elektriini petrolle ürettiği ve yükselen küresel fiyatlar aşliğinde ABD ablukasının bu alanı etkilediğini belirten Günay, şu anda tepkilerin bir santral arızası kaynaklı olduğunu vurguladı:
“Kısaca özetlemeye çalışayım. Şubat ortasında Küba’daydım. Bir konferansa katıldım. En son 2021 temmuz ayında büyük protestolar olmuştu Küba’da. O dönemki esas olarak pandemi sürecindeki krizin tetiklediği protestolardı, çok fazla sıkıntı yaşanmıştı. Yine enerji arzında sorun vardı. Bazı hastanelerde enerji kesintileri çok duygusal tepkilere sebep olmuştu. Yine ülkede mal tedarikinde de sıkıntılar var. Klasik söylemle o dönem ‘market rafları boştu’. Şu an Küba’da o sıkıntı yok. Aradığınız şeyi bulabiliyorsunuz. Sorun fiyatlarda. Fiyatlar epey yükseldi.
Yakın zamanda olan ise şu şekilde: Pazar günü Küba’nın doğusunda Santiago de Cuba’da ve Bayamo’da ufak eylemler oldu. Yani çok yayılmadı. 2021’dekine benzer bir katılıma ulaşmadı. Çünkü temel tetikleyici olay elektrik kesintileri. Küba, elektriğini petrolle üretiyor. Petrolün bir kısmını okyanustan kendileri çıkarıyor. Gerçi çok şanslı değiller; hem petrol kalitesiz, hem derin sondaj pahalı. O yüzden ihtiyaçlarının bir kısmını karşılayabiliyorlar. Onun haricinde dışa bağlılar. Malum geçen yıl petrolün varil fiyatları 77 doların üzerinde seyretti. En son baktığımda 86 dolar civarındaydı. Bunlar epey yüksek fiyatlar. Ayrıca ABD ablukasının en çok etkilediği alanlardan birisi petrol alımı. O yüzden epeydir sıkıntılı adada enerji meselesi. Kesintinin esas sebebi, ülkenin en büyük santrallerinden birisinin arızalanmış olması. Eylemlerin olduğu yerde 20 saat kadar elektrik kesintisi yaşandı ve insanlar sokağa çıktı. Şu anki tablo özetle bu.”
‘Herkes Batı’nın burada bir fırsat gördüğünü anlayacaktır’
Küba’daki protestolarda Batı’daki polis şiddeti yerine siyasilerin vatandaşla diyalogu tercih ettiğini vurgulayan Günay, Batı kamuoyunun ise kışkırtma ve kendine pay çıkartmak için hiçbir fırsatı kaçırmadığını anımsattı:
“Pazar günü yapılan gösterilerde kolluk kuvvetleri de oradaydı. Esas gösterilerin olduğu Santiago de Cuba’da Komünist Parti sekreteri de bir heyetle oraya gitti. Göstericileri dinlediler, sordular, not aldılar, konuştular. Ondan sonra eylemciler dağıldı. Dolayısıyla Kübalılar bu tür durumlarda polisiye değil politik bir vaka olarak davranıyor. Anlayıp çözmeye çalışıyorlar. Ek olarak Diaz-Canel de dahil Kübalı yöneticiler, eylemlerin temel sebebinin sadece bir Batı kışkırtması olduğunu hiçbir zaman söylemediler. Çok sağlıklı davranıyorlar bu konuda.
Öte yandan Batı kışkırtması konusunu ayrıca tartışmaya gerek yok. Küba’da 1959’da devrim oldu ve bu Batı kışkırtması o tarihten beri var. Tartışmaya açık bir konu değil. ABD, Küba’daki rejimi devirmek için elinden geleni yaptığını sürekli söylüyor. Küba’daki karşı devrimcilere verilen paranın bir kısmı açıkça ilan ediliyor. Orada bir soru işareti yok. Ayrıca düzenli dinleyicilerinizin bu konuda zaten bilinçli olduğunu varsayarak çok detaylandırmaya gerek görmüyorum. Herkes Batı’nın burada bir fırsat gördüğünü anlayacaktır.”
‘Abluka politikasının Küba’ya şimdiye kadar maliyeti 160 milyar dolar’
Dünya çapında neoliberal yazar ve siyasin sıklıkla Küba’nın ablukadan etkilenmediği iddialarına atıf yapan Yiğit Günay, bunun bir yalan olduğunu söyledi. Küba’nın ablukalar yüzünden yılda ortalama 5 milyar dolara yakın zarar ettiğini anımsatan Günay, yaptırımların bugüne kadarki toplam maliyetinin 160 milyar dolar olduğunu söyledi. Günay, ABD’nin yaptırımlardaki ısrarının arkasında Amerikalı siyasilerin seçim hırslarının da etkili olduğunu vurguladı:
“Velev ki dedikleri gibi Küba’daki sorunların ablukayla alakası yok. Bu aynı zamanda şu anlama gelir: Abluka etkisiz bir politika. Kaldı ki, Küba’nın sorunlarının ablukayla hiçbir alakası yoksa, niye devam ediyor bu politika? Bu en basit soru. Bu kadar etkisiz olsa, ABD sürdürmez. Üstelik ABD şirketleri de zaten ablukanın kalkmasını istiyor. Onlar için pazar, pazardır. Küba yanı başlarında bir ülke. Onların yapamadığı işleri Kanadalı, Rus ve Çinli şirketler yapıyor. ABD kamuoyunun büyük kısmı için zaten Küba’ya yönelik abluka manasız bir politika. Ama Küba’ya yönelik ambargoların en büyük savunucuları da Marco Rubio ve çetesi ile Florida’da, Miami’de bulunan Küba asıllı siyasetçiler. Buradaki Küba nüfusunun tarihsel kökeni, 1959’da devrim olduğunda Küba’nın zenginleri ve eski iktidarla ilişkisi olanların önemli bir kısmı ‘Bu Fidel ve çapulcular iktidara geldi ama yönetimi üç ay ellerinde tutamazlar. Biz Miami’deki yazlıklara gidelim, rejim devrilince döneriz’ diye gidenlerdi. 65 yıl oldu, geri dönemediler. Hala da geri gelip mallarını tekrar alma hayalleri kuruyorlar. Bütün bu Amerika’daki Küba karşıtı faaliyetin esas gücünü de bunlar oluşturuyor.
Birincisi, abluka politikasının Küba’ya şimdiye kadar maliyeti 160 milyar dolar. Geçen yıl itibarıyla hesaplanan yıllık maliyet 4,9 milyar dolar. Bunlar, Küba gibi ufak bir devlet için çok büyük rakamlar. Veriler ortada. Ablukanın etkili olup olmadığını tartışmaya gerek yok.
Niye sürüyor bu politika? Biliyorsunuz ABD seçimlerinde de bizim yerel seçimlerdeki gibi hangi illerde kimin kazanacağını bilsek de bazı şehirler sık sık değişiyor. Örneğin Antalya gibi. Amerika’da bunlara ‘swing states’ deniliyor. Florida bunlardan birisi ve kritik bir yer. Üstelik en fazla koltuk olan eyaletlerden birisi. Florida’da seçimlerin kaderini, başta Kübalılar olmak üzere Latin Amerika göçmenleri belirliyor. Bunlar da karşı devrimci. O yüzden hem Demokrat Parti hem Cumhuriyetçi Parti ne zaman seçimler yaklaşsa, Küba karşıtı politikaları azdırırlar. Temel sebep, Florida’daki koltukları kazanmaktır. Bir başka saçmalık ise, ABD’de temsiliyetlerin oransal olmaması. Eyalette birinci çıkan tüm koltukları alıyor. O yüzden bu abluka politikası hala sürüyor. Küba’yı da açıkçası kötü etkiliyor. Bu, Küba’nın tüm sorunlarının kaynağı abluka demek değil. Ama ablukanın bir alakası olmadığını söyleyenler bilerek yalan söylüyor. Hem sayılar ortada, hem madem öyle o vakit ablukalar kalksın.”
‘Küba’da özel sektörün payı yüzde 15, kamunun 85. Ezici çoğunluk kamuda’
Yiğit Günay’a göre her ne kadar özel sektöre sınırlı bir alan açılmış olsa da, Küba’nın tamamen kapitalizme açıldığını söylemek doğru bir çıkarım değil:
“Şu anki durumu anlatmaya çalışayım. Birincisi, ‘Küba çaresizce kapitalizme açılıyor’ iddiasını ele alalım. Söyleyenler, bunu bir çeşit ezber olarak dile getiriyor. Öte yandan kısmi haklılık payı var. Küba, kapitalizme açılmak niyetinde değil. Fakat son dönemde özel sektöre birtakım alanlar açıyor. Hem hükümet hem de parti, bunları geçici tavizler olarak nitelendiriyor. Bu açıdan dolayısıyla hakikaten başka alternatif yol kalmadığı için dönemlik olarak özel sektöre birtakım tavizler verildiği söylenebilir. Peki bunun ağırlığı nedir? Küba’da son verilere göre özel sektörün GSYH’de payı yüzde 15. Küba ekonomisinin toplamda yüzde 85’ini hala kamu üstleniyor. Bu ezici bir çoğunluk.
Büyük tabloya baktığımızda ‘Küba kapitalistleşti’ denilebilecek bir durumun çok uzağındayız. İstihdamda tablo daha farklı. İstihdamda özel sektör, iş imkanlarının yüzde 35’ini sağlıyor. Tabii bu birkaç şeye işaret ediyor. Kârlılık oranları farklı özel sektörün. Yapılan işlerin niteliği de farklı. Stratejik ve yüksek teknoloji gerektiren işlerin büyük kısmı hala devletin elinde Küba’da. Özel sektörde tablo genel olarak bu.”
‘Binden fazla değişkenden dolayı Küba ciddi bir ekonomik krize girdi’
Özel sektör ve kamu gibi karşılaştırmalara dayanan tartışmaların mevcut koşullarda Küba’nın ana gündem maddesi olmadığının altını çizen Günay, Küba’yı meşgul eden esas gündem maddesinin pandemiden bu yana süren ekonomik kriz olduğunu belirtti:
“Fakat Küba’da şu dönemde esas konuşulan meseleler bunlar değil. Esas gündem geçen yılın muhasebesi. Bu tabii önceki yıllarla beraber değerlendiriliyor. Ne oldu Küba’da? Binden fazla değişkenden dolayı Küba ciddi bir ekonomik krize girdi. Bunlardan birisi, ABD ile olan ilişkiler ve ablukanın çok ağırlaştırılması. 2016’da Obama bir daha seçime girmeyecekti ve ilişkileri normalleştirmeye başladı. Fakat ablukaları kaldırmaya hiç yeltenmedi. Sonrasında Trump kazandı ve zaten çok ağır olan ablukaya 238 yeni yaptırım ekledi. Oradan itibaren esas darbeyi almaya başladı Küba ekonomisi. Biden gelince de bu politika değişmedi ve onlar da ek yaptırımlar uyguladı. Dolayısıyla ablukalar, 2017’den beri Küba’nın boğazını sıkıyor. Bu bir tanesi.
Bir diğer sorun da pandemi. Nasıl ki pandemi tüm dünyada krize yol açtı ve ülkemizde de etkilerini görmeye devam ediyoruz, Küba da bundan etkilendi. Mesela kendi ülkemizde en çok yaşadığımız şeylerden birisi, gıda fiyatlarındaki artış. Gıda fiyatları cep yakıyor. Burada hükümet politikalarının önemli payı var ama sadece onun hatası değil. Veri şu: 2014-2016 arasında dünyadaki gıda fiyatlarıyla kıyaslanınca şu anda yüzde 20 artış var. Bu az bir oran değil. Bu da Küba’yı ciddi etkiledi. Çünkü Küba’nın esas çözemediği problemlerden birisi üretim hacmini artıramamış olmaları.”
‘Yurt dışında yaşayan Kübalıların memleketlerine gönderdikleri para ciddi oranda azaldı’
Küba’da bulunan az sayıda doğal kaynak arasında yer alan nikele ilişkin dünyada fiyatlardaki düşüşün de ekonomiyi etkilediğini belirten Günay, diğer yandan yurt dışında çalışan Kübalıların ülkeye soktuğu gelirde de keskin düşüş yaşandığını ifade etti. Günay’ın paylaştığı rakamlara göre ABD yaptırımlarının genişlemesi, ithalatın yükselmesi, ihracattaki düşüş, kur politikalarındaki hata ve kamu harcamalarındaki artış faktörleri de eklenince, Küba’daki ekonomik kriz ciddi bir probleme dönüştü:
“2022’de ve 2023’te ne yaptılar? Geçen yılın başında Küba, çok ciddi değişiklikler yaptı. Mesela döviz kurunu beş kat artırdılar. Çünkü Küba’da serbest kur değil döviz ve karaborsada dolar, resmi kurun üzerinde satılmaya başlamıştı. Orayı artırdılar. Akabinde devlet sektöründeki maaşları da beş kat artırdılar. Emekliler, memurlar, kamu işçileri vs. herkesin maaşını beş kat artırdılar. Hedef, esas olarak özel sektöre kıyasla kamudaki gelirleri daha iyi hale getirmekti. Fakat bunun yanında birtakım şeyleri yapamadıkları için ciddi bir enflasyon sarmalına girmek zorunda kaldılar. Turizm gelirleri beklendiği gibi olmadı. 2022’de tam istendiği gibi olmadı, 2023’te biraz toparlandı, bu yıl sanırım tam olarak toparlanacak. İhracatı artırmaya çalışıyorlardı. 2023 için planlanan ihracat miktarı 9 milyar 65 milyon dolardı. Ama gerçekleştirdikleri 770 milyon dolar daha azdı. Hedefin yüzde 10 daha aşağısı tuttu. İthalatı düşürmeye çalışıyorlardı fakat tam tersine ciddi şekilde arttı. Küba’nın önemli gelir kalemlerinden bazılarında da düşüş yaşandı. Küba, doğal kaynaklar konusunda yoksul bir ülke. Nadir doğal kaynaklardan birisi nikel. Nikel madeni var. Nikel fiyatlarında geçen yıl yüzde 15 düşüş yaşandı. Bu vurdu Küba’yı.
Fakat en büyük düşüş şurada yaşandı: Yurt dışında yaşayan Kübalıların memleketlerine gönderdikleri para. Bu, geleneksel olarak Küba’nın en büyük gelir kalemlerinden birisi. Birçok Kübalı yurt dışında çalışıyor. Bunu şey gibi düşünmeyin: Ülkeden kaçıp sığınan insanlar değil. Kübalılar sık sık yurt dışına çıkıyor, çalışıyor ve geri dönüyor. Bunlar son on yıldır aşağı yukarı 2 milyar dolar sokuyordu ülkeye senede. 2023’te 1 milyar doların altında kaldı bu rakam. En büyük darbeyi burada yediler. Bunda ablukanın da payı var çünkü ABD geçen yıl banka transferini inanılmaz zora soktu.”
‘Küba’da üç bakan görevden alındı ama tablonun en kritik noktası gıda üretimindeki düşüş’
Küba’da yaşanan tartışmalarda başbakan tarafından hükümet adına özeleştiriler yapıldığını ve üç bakanın görevden alındığını aktaran Yiğit Günay’a göre Küba’nın acilen çözmesi gereken sıkıntı, beş yılda yüzde 50 oranında düşen gıda üretimi:
“Küba hükümeti bu yılki tartışmalarda bütün bu sorunları çok açık bir şekilde ortaya koydu. Ocak ayının son haftasında Küba Başbakanı uzun bir konuşma yaptı. Orada, hükümetten başlayarak ciddi boşluklar bıraktıklarını söylediler. Nitekim bir hafta sonra üç bakan değiştirildi. Bunlardan biri ekonomi bakanıydı. Ek olarak son iki haftadır görevden alınan ekonomi bakanı hakkında soruşturma yürütüldüğü de açıklandı. Kimi noktalarda görevi kötüye kullandığı veriler olduğu söyleniyor. İçişleri bakanlığının görevlendirdiği bir heyet soruşturma yürütüyor. Yolsuzluk, ekonomik krizi açıklamaz. Ama başbakanın konuşmasında, bakanlıkların görevlerini yapmadıkları ve 2022 sonu alınan döviz kuru ve maaş artırma kararlarının tamamen ters teptiğini söylediler.
Bu yıla dönük ne yapılacağına dair çok büyük tartışmalar var. Bana kalırsa esas çözülmesi gereken başlık üretim ayağında. Küba’da yatırım yapılıyor, yapılmıyor değil. Fakat hala gıda sektörüne yapılan yatırımın payı çok düşük. Yüzde 3 civarında. Enerji de öyle. Ki son eylemler de enerjiden kaynaklandı. Enerjide de pay yüzde 10 civarında. Bunların hızla artırılması lazım. Ne kadar derin bir kriz olduğunu şöyle söyleyeyim size: 2019’dan bu yana 5 yıl geçti. Bu süre zarfında Küba’da pirinç üretimi yüzde 81, yumurta üretimi yüzde 61, süt üretimi yüzde 49 düşmüş durumda. Bunlar çok büyük düşüşler. Ciddi bir üretim krizi var. Esas çözülmesi gereken şey bu.”
‘Sürekli Küba gerçeklerini anlatmaya çalışıyoruz’
Dünyada Küba’ya yönelik baskıların bir ayağının da enformasyon alanında olduğunu vurgulayan Günay, İspanya’da yargı baskısıyla karşılaşan meslektaşına dayanışma mesajı gönderdi: